ASTIM

Astım nedir ?

Astım, tüm dünyada yaklaşık 300 milyon kişiyi etkilediği tahmin edilen ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Ülkemizde yaklaşık her 100 erişkinden 5-7'sinde, her 100 çocuktan 13-15'inde görülmektedir.

Her yaştan bireyi etkileyebilen, doğru tedavi ile kontrol altına alınabilen, kontrol altına alınamadığında ise günlük aktiviteleri ciddi olarak kısıtlayabilen kronik (müzmin) bir hastalıktır.

Astım, hava yollarının daralması ile kendini gösteren ve ataklar (krizler) halinde gelen bir hastalıktır. Hastalar ataklar arasında kendilerini iyi hissederler.

Astım belirtileri nelerdir?

Hava yollarında daralma olduğunda;

  • Öksürük (genellikle kuru)
  • Nefes darlığı
  • Göğüste baskı hissi
  • Hırıltı - hışıltılı solunum

gibi belirtiler meydana gelir.

Bu belirtilerden herhangi biri veya birkaçı bir arada bulunabilir. Bu belirtiler sadece astıma özgü değişir, başka hastalıklarda da olabilir. Ancak aşağıda sayılan özelliklerle birlikte olduklarında astım açısından önem taşımaktadır.

Belirtiler ;

  • Tekrarlayıcı olup nöbetler halinde gelirler
  • Genellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıkarlar
  • Kendiliğinden veya ilaçlar ile düzelirler
  • Mevsimsel değişiklik gösterilmektedir.

Astım kimlerde ortaya çıkar? Risk faktörleri nelerdir?

Kişiye ve duruma göre değişik etkenler belirtilerin ortya çıkmasına neden olabilirler. Astım hastalığının ortaya çıkmasında rol oynayan etkenlere risk faktörleri denir. Toplumda, astımın niçin bazı kişilerde ortaya çıktığı, basılarında ise görülmediği bu risk faktörleri ile açıklanabilmektedir. Aşağıdaki risk faktörlerine sahip olunması, kişide astım görülme olasılığını arttırır. Bu faktörler, kişisel ve çevresel olabilirler:

  1. Kişisel risk faktörleri :

    Kalıtım (genetik yapı, irsiyet), cinsiyet ve şişmanlık gibi bireyin kendisine ve ailesine ait faktörlerdir.

    • Anne ya da babadan birisinde astım varsa çocukta astım olma olasılığı 1/3 iken, her iki ebeveynin astımlı olması durumunda çocuğun astımlı olma olasılığı 2/3'lere çıkar.
    • Şişman kişilerde var olan bazı hormon benzeri maddelerin hava yolu fonksiyonunu etkileyebileceği ve astım gelişme olasılığını arttırabileceği gösterilmiştir.
    • Erkek cinsiyet, çocuklarda astım için bir risk faktörüdür.

    Astım puberteden önce erkek çocuklarda kızlara göre 2 kat daha fazla görülmektedir. Ancak çocuklar büyüdükçe cinsiyetler arasındaki fark azalır, hatta erişkin yaş grubunda kadınlarda astım daha sıktır.

  2. Çevresel risk faktörleri :

    Çevremizde bulunan ve sık karşılaştığımız bazı etkenler, genetik olarak yatkın olan kişilerde astımın ortaya çıkmasında ev hastalığın ağırlığı üzerinde önemli rol oynarlar.

    • Bunlar arasında ev tozları, polenler, küf mantarları gibi hava yoluyla gelen allerjenler yanı sıra, tekrarlayan akciğer engeksiyonları, mesleksel uyaranlar, sigara dumanı, ilaçlar, ev içi/dışı hava kirliliği ve beslenme sayılabilir.
    • Çiftçilik ve ziraat işleri, boyacılık (sprey kullanılarak yapılan boyacılık dahil), temizleme işleri ve plastik üretimi gibi iş kollarında astım sık görülür. Mesleksel astım, maruziyet başladıktan aylar ya da yıllar sonra ortaya çıkar. Özellikle alerjik bireylerde ve sigara içenlerde ortaya çıkma riski daha fazladır.
    • Gebelikte sigara içen annelerin çocuklarında ilk bir yıl içinde hışıltılı solunum ile seyreden hastalık gelişme riski 4 kat fazladır.
    • Hava kirliliği olan bölgelerde büyüyen çocukların akciğer fonksiyonlarının azaldığı bilinmektedir. Ancak hava kirliliğinin direkt olarak çocuk ve erişkinde astım gelişimini arttırdığına dair kesin kanıtlar yoktur.
    • Beslenmenin ve özellikle anne sütünün astımla bağlantısı çok araştırılmıştır. Anne sütü alan çocukların inek sütü ve soya proteini alan çocuklara göre daha az hışıltılı solunum yolu hastalığına yakalandığı ortaya konmuştur.

Astımın belirtilerini tetikleyen faktörler nelerdir ?

Doğru tedavi ile astımlı hastaların hemen hiç yakınması olmaz, ancak zaman zaman, karşılaştıkları bazı çevresel etkenler; nefes darlığı, öksürük, hışıltılı solunum gibi belirtilerin tekrar ortaya çıkmasına neden olur. Bazen bu yakınmaların şiddeti o kadar çok olur ki hasta acil servise başvurmak zorunda kalabilir. İşte belirtileri ortaya çıkaran bu etkenlere tetikleyiciler denir. Astım belirtilerini tetikleyen faktörler her hasta için farklı olabilir. Bu nedenle hastalar kendilerini rahatsız eden bu etkenleri iyi bilmeli ve mümkün olduğunca onlardan uzak durmalıdır. Astımda sık görülen tetikleyiciler şunlardır:

  • Alerjenler; çevremizde bol miktarda bulunan, genellikle zararsız olan, ancak duyarlı kişilerde sorunlara neden olabilen maddelerdir. Astımı olan herkesin allerjik, allerjisi olan herkesin de astımlı olması gerekmez. Çocuklarda astımın %80'i allerjik iken, erişkinlerde bu oran %50 civarındadır.

Evde ya da dışarıda bulunan bir çok allerjen astım atağını başlatabilir. Bunlardan önemli olanları :

  • Polenler,
  • Ev tozu akarları
  • Küf mantarı sporları
  • Hamamböceği
  • Hayvan tüyleri
  • Bazı besinler (süt, yumurta, fıstık, balık, buğday, soya gibi...)
  • Astımlı kişilerde ise solunum yolu enfeksiyonlarının astım ataklarını tetiklediği bilinmektedir. Astımlı bireylerde basit bir grip nefes darlığına yol açabilmektedir.
  • Gerek çocukluk çağında gerekse erişkin dönemde sigara dumanına maruziyetin astım belirtilerinin ortaya çıkmasını tetiklediği bilinmektedir. Astımlıların %20 kadarının sigara içtiği gözlenmiştir. Bu hastalarda sigara içimi tedavinin etkisini azaltır; kalıcı değişikliklere neden olur.
  • Astımlıların yaklaşık %10'unda bazı ilaçlar önemli rol oynamaktadır. bu ilaçlar sadece öksürüğe neden olabileceği gibi astım krizine de yol açabilmektedirler. Yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları, kalp ritm bozuklukları, migren, göz tansiyonu (glokom) için kullanılan bazı ilaçlar en bilinenleridir.Bazı duyarlı bireylerde de ameliyatlarda kullanılan anstezik maddeler, aspirin ve benzeri ağrı kesici ve romatizma ilaçları, röntgen incelemeleri sırasında kullanılan bazı ilaçlar astım belirtilerinin ortaya çıkmasına veya ağırlaşmasına neden olmaktadır.
  • Astım atakları, hava kirliliği artışı ile birlikte artmaktadır. Sadece dış ortam hava kirliliği değil, ev içi hava kirliliğine yol açan maddeler (sigara dumanı, ısıtma veya soğutma için kullanılan yakıtların dumanı, küf, hamamböceği) için de aynı durum söz konusudur.
  • Allerjik bireylerde allerjen özellikteki bazı besin maddeleri (balık, kabuklu deniz ürünleri, kuruyemiş, yumurta, süt, muz vb), diğer allerjik belirtiler yanı sıra astım ataklarını da tetikleyebilmektedirler. Aşırı hassas bireylerde besin maddesinin kokusu bile astım atağını uyarabilir. Erişkinlerde besin maddelerinin astımı tetiklemesi daha nadirdir.
  • Gastroözofagiyal reflü, mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçışıdır. Genellikle gazla beraber, ağıza ekşi-acı mide sularının gelmesi şeklinde belirti verir. Geri kaçan asitli mide sıvısı refleks olarak hava yollarında daralmaya, öksürüğe, astım belirtilerinin artışına, göğüs kemiği altında ağrı, yanma ve baskı hissine neden olur. Bazen belirtiler çok sessiz olup hasta tarafından hissedilmeyebilir.Bazen de yanlışlıkla astım zannedilebilir.
  • Stres ve duygusal değişiklikler de astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Aşırı gülmek, ağlamak, o anda sık ve derin nefes almalara neden olarak hava yollarını uyarabilir. Huzursuzluk ve sinirlenme de astım belirtilerini tetikleyebilir.
  • Egzersiz yani fiziksel aktivite, tedavi altında olmayan astımlılarda diğer tetikleyicilerle birlikte olabileceği gibi, bazen de tek başına astım belirtilerini tetikleyebilmektedir.
  • Allerjik nezle, sinüzit, nazal polip gibi kronik üst solunum yolu hastalıkları uygun tedavi edilmediğinde astım belirtilerini tetikleyebilir.

Astım tanısı nasıl konulur ?

Uygun tedavinin yapılabilmesi için öncelikle doğru tanı konması gerekir. Her hastalıkta olduğu gibi kişiyi hekime götüren belirtiler ve kişiye ait tıbbi öykü, tanı aşamasının ilk basamağını oluşturmaktadır.

Öyküde neler önemlidir ?

  • Belirtilerin (öksürük, nefes darlığı, göğüste baskı hissi, hışıltılı solunum) tekrarlayıcı olması,
  • Ataklar dışında bireyin kendini iyi hissetmesi,
  • Belirtilerin özellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıkması,
  • Kişiye özgü allerjen ya da irritanlar ile belirtilerin ortaya çıkması,
  • Egzersiz sonrası öksürük ya da hışıltılı solunum olması
  • Soğuk algınlığının “göğsüne iniyor” olması, belirtileri artırıyor olması,
  • Belirtilerin kendiliğinden ya da uygun astım tedavisi ile düzelmesi,
  • Ailesinde astım veya allerjik hastalık öyküsünün bulunması.

Bu yakınmalar ile gelen hastada muayene bulguları tamamen normal olabilir. Çünkü astım, hastalık özelliği nedeni ile ataklar halinde seyreder ve bireyin aktif yakınmalarının olmadığı dönemlerde bulgu vermeyebilir. Astım tanısının kesin konmasını sağlayacak herhangi bir kan tahlili yoktur. Röntgen bulguları genellikle normaldir. Ancak, ataklar sırasında ya da astımı ilerlemiş olgularda hava hapsine ait bulgular olabilir. Yine de benzer belirti verebilecek başka hastalıklardan ayırımı için başlangıçta akciğer röntgeninin çekilmesi şarttır.

Günümüzde astım tanısı için kullanılan en önemli tetkik solunum fonksiyon testleridir. Solunum fonksiyonu ölçüm cihazları ile nefes ölçümleri (ilaçlı-ilaçsız) yapılarak tanı kesinleşebilir ve hastalığın ağırlığı belirlenebilir. Soluk verme hızını ölçen basit taşınabilir cihazlarla (PEF metre) yapılan günlük ölçümlerin uzun süreli takibi ve değerlendirilmesi de tanıyı koymada yardımcıdır. Meslek ile ilişkili astım tanısında PEF metre kullanılabilir. PEF metre ile soluk hızı takibi, ilaç tedavisinin yeterli olup olmadığının takibinde ve astımın seyrinin izlenmesinde (hastalık kontrol altında mı, kötüye gidiş var mı) kullanılabilmektedir.

Gerekli görüldüğü durumlarda, astım belirtilerine yol açan allerjen kaynaklı tetikleyici faktörlerin belirlenmesine yardım etmek amacıyla alerji deri testleri yapılabilir. Basit ve hızla uygulanabilen deri testlerinin usulüne uygun yapılması ve değerlendirilmesi çok önemlidir; aksi takdirde yanlış yönlendirmelere neden olabilir.

Astım nasıl tedavi edilir ?

Astım tedavisinin amacı, hava yollarındaki mikrobik olmayan iltihaba bağlı daralmanın giderilmesi ve hastanın rahat nefes almasının sağlanmasıdır. Hekim ve hasta/aile arasındaki işbirliği ile belirtilerin tamamen kontrol altına alınması çoğunlukla sağlanmaktadır (klinik kontrol)

  1. Tedaviden beklentiler nelerdir ?

    Başarılı bir astım tedavisinin hedefleri şunlar olmalıdır :

    • Belirtileri kontrol altına almak ve bunu sürdürmek
    • Egzersiz dahil normal aktivite düzeyini sürdürmek
    • Akciğer fonksiyonlarını olabildiğince normale yakın düzeylerde tutmak
    • Astım ataklarını önlemek
    • Astım ilaçlarının istenmeyen etkilerini önlemek

    Bu hedeflere ulaşabilmek için :

    • Hasta/hekim işbirliğinin geliştirilmesi
    • Tetikleyici faktörlee maruziyetin tanımlanması ve azaltılması
    • Astımın iyi değerlendirilmesi ve tedavisi, eşlik eden hastalıkların ortaya konması ve tedavisi, tıbbi tedavinin iyi izlenmesi gerekmektedir.

    Hasta/hekim işbirliğinin geliştirilmesi: Hasta ve hekimin birlikte tedavi hedeflerini tartışması ve bu konuda anlaşmaya varması, hastanın kendi kendini izlemesine yönelik yazılı bir eylem planının birlikte geliştirilmesi, düzenli aralıklarla tedavinin ve astım kontrol düzeyinin gözden geçirilmesi, tedavide ön plana çıkan unsurlardır.

    Tetikleyici faktörlere maruziyetin tanımlanması ve azaltılması: Astım belirtilerini tetikleyen faktörler, kişiye özgü şekilde tanımlanmalı ve bu faktörlere maruz kalmaktan kaçınması önerilmeli ya da en azından maruziyeti azaltarak astım belirtileri ve ataklarının geliştirilmesi önlemeye yönelik önlemler mümkün olduğunca her yerde yaşama geçirilmelidir.

  2. Tetikleyicilerden nasıl korunmalı ?

    1. Allerjenler:

      Ev tozu akarları :Akarlar ev tozunda yaşayan, gözle görülemeyen küçük böcekçiklerdir. Nemli, karanlık ve sıcak ortamlarda yaşarlar; insanların deri döküntüleri ile beslenirler. Esas olarak dışkıları allerjen niteliği taşır. Bu yapışkan dışkı parçacıkları çeşitli eşyalara yapışır ve sürekli havaya yayılır. En fazla yatak, yorgan, yastık, halı, kumaş kaplı mobilyalar ve tüylü oyuncaklarda bulunurlar.

      Nasıl Korunmalı ?

      • Havalandırma arttırılmalı, rutubet önlenmeli (nem oranı %40’ın altına düşmeli)
      • Kumaş döşeli eşyalar yerine deri, ahşap veya plastikten yapılmış olanlar tercih edilmeli
      • Ev işi yaparken maske kullanılabilir
      • Haftada en az bir kez güçlü bir elektrik süpürgesi ile temizlik yapılmalı
      • Özellikle yatak odasında halı kullanılmamalı
      • Tüylü ve içi dolu oyuncaklar kaldırılmalı
      • Yatak takımları en az haftada bir ve 60°c’nin üzerinde yıkanmalı
      • Yatak, yorgan ve yastıklar özel kılıflarla kaplanabilir

      Polenler: Her bitki için polen yayma dönemi değişiktir, iklime göre de farklılıklar gösterebilir. Ağaç polenleri genellikle Şubat - Mart, çim polenleri Nisan’dan Temmuz ortasına kadar, yabani ot polenleri ise yaz sonu ve genellikle sonbaharda ortaya çıkar. Polenlerden tam olarak sakınmak olası değildir, ancak maruziyet azaltılabilir.

      Nasıl Korunmalı ?

      • Kişi, allerjik olduğu polenin yayılma döneminde mümkün olduğunca dış ortam aktivitelerinden kaçınmalı.
      • Polen filtreli klimalar arabalar için kullanışlıdır.
      • Polen yayılımının yoğun olduğu dönemlerde dış ortamda maske ve gözlük takılabilir.
      • Polen yayılımının yoğun olduğu dönemlerde kapı ve pencereler kapalı tutulmalı.
      • Dış ortamdan eve gelince duş yapılıp, elbiseler değiştirilmelidir.

      Mantar Sporları :İdeal olarak 20°C sıcaklık ve %60 nem ortamında yaşarlar. Bir yerde mantar üremesi küflenme olarak adlandırılır. En çok üredikleri yerler bodrum katları, karanlık ve az havalanan yerler, pencere pervazları, banyo perdeleri, kiler, çöplük, ahır, tarla, bahçeler, sızıntılı duvar köşeleri, duvar kâğıtları, ev bitkilerinin saksılarıdır. Sobalı evlerde küf yoğunluğu daha fazladır.

      Nasıl Korunmalı ?

      • Evin rutubeti azaltılmalı,
      • Kışın mümkünse evin tüm odaları ısıtılmalı ve evin içinde çamaşır kurutulmamalı,
      • Eski halı, yatak, mobilya ve küf kokan malzeme atılmalı,
      • Fazla miktarda saksı bitkisi bulundurulmamalı,
      • Akvaryum ve kuş kafesleri çevresinde küf kolay gelişebileceğinden evde bulundurulmamalı,
      • Su sızıntısı olan yerler tamir edilmeli,
      • Küflenen yüzeyler çamaşır suyu ile temizlenmeli, ancak bu işlem hasta tarafından yapılmamalıdır.

      Hayvan Tüy ve Döküntüleri : Tüm tüylü hayvanlar alerjiye neden olabilir. Allerjenler, hayvanların idrar ve salyalarında bulunur ve tüylerine yapışır. Tüy miktarı ve uzunluğu ile allerji yaratma düzeyi arasında ilişki yoktur. Aynı hayvan cinsi içinde farklı türler arasında önemli farklar yoktur. Örneğin bir tür kedi alerjisi var ise başka bir tür için de olması beklenir. Hassas kişilerde allerji gelişimi 6–12 ayı bulur ve hayvan uzaklaştırıldıktan sonra da aylar hatta yıllar boyu devam edebilir.

      Nasıl Korunmalı ?

      • Evde allerjik kişi varsa, eve o hayvanı almamak en doğru uygulamadır
      • Hayvanın evden gönderilemediği durumlarda sık yıkanması, yatak odasına sokulmaması, evde halı ve kumaş kaplı mobilyaların azaltılması önerilir
      • Kedi ve köpek allerjenleri giysiler ile taşınabildiğinden temas sonrası kıyafetler değiştirilmeli
      • Hiç bir yöntem hayvanın uzaklaştırılması kadar etkili değildir.

      Hamam Böcekleri : Özellikle şehirlerde toplu konutlarda önemli bir sorundur.

      Nasıl Korunmalı ?

      • Giriş yeri olabilecek kapı altı boşlukları, çatlaklar ve boru çevreleri gözden geçirilmeli ve onarılmalı. Bu işlem yapılmadan diğer önlemlerin etkili olması söz konusu değildir.
      • Özel kimyasal maddeler ile yok edilebilirler. Bu sırada astımlı hasta aynı ortamda bulunmamalıdır.
      • Ev ve apartman içinde azaltıcı tüm önlemler (açıkta besin maddesi bırakılmaması, çöplerin kapalı tutulması vb) alınmalı
    2. Sigara : Yapılan bilimsel çalışmalar sigara içen astımlı hastaların daha sık atak geçirdiğini, daha çok hastaneye yattığını ve nefes darlığının bu hastalarda kalıcı olduğunu göstermektedir. Ayrıca sigara içen astımlı hastaların sigara içmeyenlere göre ilaç tedavisinden daha az yarar gördüğü bilinmektedir. Yani astımın kontrol altına alınmasındaki en önemli engellerden birisi sigara içimidir. Aynı şeyler ebeveynleri sigara içen çocuklar için de geçerlidir. Bu nedenle astımlı hastalar ve astımlı çocuğu olan anne babalar kesinlikle sigara içmemeli, astımlı hastalar sigara dumanından uzak durmalıdır.
    3. Hava Kirliliği: Ev içinde havada bulunan tahriş edici maddeler astımlı hastaları normal bireylerden daha fazla rahatsız eder ve astım belirtilerinin ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Bu tahriş edici maddelerin bazıları kokularından tanınabileceği gibi bazılarının ise varlığı bile fark edilmeyebilir. Sigara, gaz ocağı ve gazlı ısıtıcılar, arızalı kalorifer kazanları, kapalı garajda çalışan araba, odun sobası ve şömine, formaldehit madde salınımı yapan mobilya yalıtım malzemeleri, bina temellerinden mekânlara sızan radon gazı bu tahriş edici maddeler arasında sayılabilir. Ayrıca temizlik maddesi olarak kullanılan çamaşır suyu, kozmetik malzemelerden parfüm ve deodorant gibi ürünler de hava yollarını uyarabilir.

      Ev içi ortamda hava kirliliğini önlemek için;

      • Evlerde kesinlikle sigara içilmemeli,
      • Boya-cila-temizlik malzemeleri dikkatle uygulanmalı ve ardından ortam iyice havalandırılmalı,
      • Sobaların baca temizliğine dikkat edilmeli ve bacasız sobalar (gaz yağlı, bütan böcek ilacı ve gazlı vb.) kullanılmamalıdır.

      Dış ortamlarda da ani nem ve ısı değişiklikleri, hatta rüzgar bile astım belirtilerini başlatabilir. Genellikle serin ve yağışlı havalarda yakınmalar artar. Motorlu taşıtlardan, sanayi ya da konutlarda kullanılan yakıtlardan kaynaklanan gaz ve tanecikler solunum yollarını tahriş eder.

      Dış ortamda hava kirliliğinin yoğun olduğu günlerde gereksiz aktivitelerden kaçınılmalı, evin pencereleri kapalı tutulmalı ve mutlaka gerekmiyorsa dışarı çıkılmamalıdır.

    4. Enfeksiyonlar : Astımlı hastalarda üst solunum yolu enfeksiyonları sıklıkla astım belirtilerinin artmasına neden olur. Enfeksiyonların ardından 2-6 hafta kadar hava yollarında duyarlılık artar; bu dönemde astım belirtileri ortaya çıkabilir ya da artabilir. Bu nedenle kışın enfeksiyon hastalıklarının bulaşma riskinin artması nedeniyle kalabalık yerlerden kaçınılmalıdır. Her yıl Eylül ya da Ekim ayında olmak üzere bir kez grip aşısı yaptırılmalıdır. Bu durum, özellikle orta ve ağır astımlı olgular için daha önem taşımaktadır. Doktor tarafından gerekli görülmedikçe antibiyotik kullanılmamalıdır.
    5. Mesleksel Etkenler :İş yerlerinde maruz kalınan metal ve odun tozları, bitkisel-hayvansal ve kimyasal maddeler ve tahriş edici maddeler astıma yol açabilir. Mesleksel etkenlere bağlı astımda hafta sonu ve tatillerde yakınmalarda azalma, işe tekrar başladığında ise belirtilerde yeniden artma görülür. Özellikle sigara içen bireylerde bu durum daha kolaylıkla gelişir ve daha ağır seyreder. Mesleksel astımı olanlarda işyerinden uzaklaşma gerekebilir; bu sağlanamıyorsa mutlaka işyerinde etkili bir havalandırma sistemi olmalı, uygun maske kullanılmalı ve önceden astımı olduğu bilinen kişilerin riskli işlerde (marangozluk, boyacılık, kuaförlük, fırıncılık vb.) çalışmaması önerilmelidir.
    6. İlaçlar : Astımlıların yaklaşık %10’unda ilaçlar önemli rol oynar. Çeşitli ilaçlar sadece öksürüğe neden olabileceği gibi, stım krizine de neden olabilirler. Bu nedenle herhangi bir nedenle hekime başvurulduğunda kişi mutlaka astım hastası olduğunu bildirmelidir. Başka bir hekim tarafından verilen ilaçlar da astım tedavisini düzenleyen ve takip eden hekime mutlaka gösterilmelidir. Hekime danışılmadan rastgele ilaç alınmamalıdır. Astımlı hastaların kullanımında risk oluşturan başlıca ilaç grupları şunlardır: Yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları, kalp ritm bozuklukları, migren, göz tansiyonu (glokom) için kullanılan bazı ilaçlar; ameliyatlarda kullanılan anestezik maddeler, aspirin ve benzeri ağrı kesici ve romatizma ilaçları, röntgen incelemeleri esnasında kullanılan ilaçlar.
    7. Besin ve Besin Katkı Maddeleri : Erişkinlerde besin maddelerinin astımı tetiklemesi daha nadirdir. Alerjik bireylerde alerjen özellikteki besin maddeleri (balık, kabuklu deniz ürünleri, kuruyemiş, yumurta, süt, muz vb) diğer allerjik belirtilere yol açmanın yanı sıra astım ataklarını da tetikleyebilir. Aşırı hassas bireylerde besin maddesinin kokusu bile astım atağını uyarabilir. Bunun yanısıra besinlere lezzet, renk vermek ya da bozulmalarını önlemek için içlerine katılmasına izin verilen katkı maddeleri, normal kişilere yüksek dozlarda bile zarar vermediği halde, astımlı bireylerde atağa yol açabilir. Kurutulmuş ve paketlenmiş meyve, meyve suları, bira, şarap gibi fermantasyon yoluyla hazırlanan içkiler, turşu, salamura, sucuk, sosis, hazır salatalar, cips, işlenmiş hazır yiyecekler bu konuda en dikkatli olunması gerekenlerdir. Çin mutfağında sık kullanılan soya ürünleri de astım yakınmalarını arttırabilir. Eğer birey herhangi bir besin maddesine duyarlı ise bu besinleri tüketmemelidir.
    8. Ek Hastalıklar : Astımlı hastalarda sık olarak üst hava yolu hastalıkları (rinit, sinüzit, nazal polip) ve gastroözofagiyal reflü hastalığı bulunur. Bu durumların varlığı astım belirtilerinin artmasına ve tedaviye verilen yanıtın azalmasına neden olabilir. Kronik rinitli (müzmin nezle) hastaların üçte birinde astım bulunur ya da gelişir. Müzmin nezle ve astıma bazen aspirin/romatizma ilaçları alerjisiyle ilişkili nazal polipler eşlik edebilir. Üst solunum yolu hastalıklarının etkin tedavisi ile astım belirtilerinde düzelmeler gözlenir. Reflü hastalığında ise mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması ile hava yollarında refleks mekanizmalarla daralma ve öksürüğe neden olur. Reflü hastalarında tipik olarak göğüs kemiği arkasında ağrı, yanma ve baskı hissi oluşur; ancak bazı hastalarda özellikle gece şiddetlenen astım hastalarında bu tipik belirtiler olmadan da reflüye rastlanabilir (sessiz reflü). Reflü hastalarının ağır, yağlı, baharatlı yiyecek, alkol ve kafein alımlarını azaltmaları gerekir. Az ve sık aralıklarla yemek yemeleri önerilir. Yatarken yüksek yastık kullanmaları ve yatağın baş kısmını yükseltmeleri faydalı olur. Gerektiğinde doktor tarafından verilen reflü ilaçları belli bir süre ( en azından 2-3 ay) düzenli olarak devam etmek gerekebilir. Bazı astım ilaçlarının (teofilin içeren ilaçlar) ve sigaranın da reflüyü arttırabileceği bilinmelidir.
  3. Tedavide kullanılan ilaçlar nelerdir ?

    Astımın temelde bir havayolu hastalığı olması nedeniyle, kullanılan ilaçların birçoğu inhalasyon ile verilir. İlaç, doğrudan hasta olan bölgeye yani hava yollarına gider. Böylece çok küçük dozlarda bile yarar elde edilirken yan etkiler de en aza indirilmiş olur. Astımda ilaç tedavisinin mantığı; hastaların kontrol edici ilaçları yakınmaları olmasa bile düzenli ve sürekli kullanmaları,rahatlatıcı ilaçları ise sadece yakınmaları (öksürük, nefes darlığı, hışıltılı solunum) olduğu durumlarda kullanıp, olmadığı zamanlarda kullanmaması temeline oturmaktadır.Astımda hastalığın şiddetine göre hangi ilaçların hangi dozda ve ne sıklıkta kullanılacağı takip eden hekim tarafından ayarlanmalı, her kontrolde hastanın yakınmalarına göre tedavi planı gözden geçirilerek gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

    Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar kontrol edici ve rahatlatıcı ilaçlar olmak üzere iki gruptur.

  4. Astım tedavisi nasıl takip edilir ?

    Hipertansiyon, şeker hastalığı gibi astımlı hastalar da düzenli olarak hekim tarafından izlenmelidirler. Her hasta; güncel tedavi planı, bu tedaviye uyum ve astım kontrol düzeyinin belirlenmesi açısından düzenli olarak değerlendirilmelidir.

Ne sıklıkta doktora başvurulmalıdır ?

Muayene ve değerlendirmelerin sıklığı astımın başlangıçtaki şiddetine göre değişir. Tipik olarak hastalar ilk tedavi başladıktan sonra 1 - 3 ay arasında ve daha sonra her 3 - 4 ayda bir değerlendirilmelidir. Ancak astım atağı geçiren hastalarda bu takip değerlendirmeleri yine hastanın durumuna göre ve daha sık olmalıdır

Astım kontrolü nasıl değerlendirilir ?

Astımın kontrol altında olması demek hastanın hiç şikayetinin olmaması, solunum fonksiyonlarının normal olması ve günlük yaşamını normal sürdürmesi, yani sağlıklı bir birey gibi yaşaması demektir. Bu da ancak doğru tedavi ile sağlanabilir. Klinik bulgulara göre hastalar “kontrol altında”, “kısmen kontrol altında” veya “kontrol altında değil” şeklinde sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırma tedavinin yeterli olup olmadığını gösterir. Hekim ve hastalara astım tedavisinin daha etkin yapılmasını, uzun vadede astım atak gelişim riskini ve akciğer fonksiyonlarındaki kaybı önlemede yol göstericidir.

Astım kontrol düzeyini belirleyen çeşitli yöntemler (anketler, solunum fonksiyon testleri) vardır. Anketlerde gündüz belirtileri, aktivite kısıtlanması, gece belirtileri/uyanma, rahatlatıcı ilaç kullanım sıklığı, atak sıklığı sorgulanmaktadır. Ek olarak; her kontrolde hastalar, mutlaka tetikleyici faktörlere maruziyeti, ilaçları doğru kullanıp kullanmadıkları ve astım belirtilerini arttıran ek hastalıklar açısından da sorgulanmalıdır.

Egzersiz ve Astım

  • Tedavi edilemeyen astımlıların %90’ında egzersiz ile astım belirtileri oluşur. Bazen de astım atağının tek nedeni egzersiz olabilir.
  • Astım kontrol altında tutulduğu sürece, yani astım tedavisi uygun ve yeterli ise, aktif bir yaşantı, egzersiz ve spor yapılabilir.
  • Olimpiyat madalyası kazanan çok sayıda astımlı sporcu vardır.
  • Özellikle kısa sürede yoğun egzersiz ile belirtiler oluşurken, yavaş ve uzun sürede yapılan egzersizlerde belirtiler daha hafif olmaktadır. Örneğin yürüyüş, koşmaya göre daha güvenlidir.
  • Soğuk ve kuru havada yapılan egzersizler daha fazla belirtiye neden olur.
  • Hastanın duyarlı olduğu allerjenlerle yoğun karşılaştığı dönemlerde veya hava kirliliğinin fazla olduğu aylarda egzersiz daha çok belirtilere yol açmaktadır.
  • Yüzme, bisiklet, jimnastik ve aerobik astımlılar için en çok önerilen sporlardır. Havuzda solunan havanın nemli olması ve havuz suyunun kloru belirtileri tetikleyebilmesi nedeniyle yüzme için deniz tercih edilmelidir.
  • Su altına dalma astımlı hastalara önerilmez, ABD’de astımı olanlara dalgıçlık izni verilmemektedir.
  • Egzersiz öncesi ısınma hareketlerinin yapılması, egzersiz yaparken burundan nefes alınıp verilmesi, soğuk havalarda egzersiz yapılırken maske takılması, egzersizden 15 dakika önce hızlı etkili nefes açıcıların inhaler yolla alınmaları astımlı hastaların daha rahat egzersiz yapmalarına olanak sağlar.

Özel durumlarda astım

Gebelik ve Astım

  • Gebelikte astımın seyri değişkendir; astım bu sürede düzelebilir, kötüleşebilir veya değişmeyebilir. Bunu önceden tahmin etmek mümkün değildir.
  • Normal bir gebelik, sorunsuz bir doğum ve sağlıklı bir bebek için uygun ve yeterli astım tedavisi şarttır. Bu nedenle kadın doğum uzmanı ile astım tedavisini yapan hekim ve hasta işbirliği içinde olmalıdır.
  • Gebelik süresince 4-6 haftada bir yapılan kontroller doğum sonrası 3 aya kadar devam ettirilmelidir.
  • Gebe astımlılar için en yanlış düşünce hamilelikte tüm ilaçların bebeklere zararlı olabileceğidir.

Bazı ilaçların anne karnında bebeğe zararlı olabileceği bilinmektedir; bu ilaçların gebe astımlılarda kullanılması önerilmez. Ancak gebelik süresince astımın kontrol altında olabilmesi için astım ilaçlarının tümü kesilmemeli, mutlaka ilaç kullanması gereken hastalarda güvenle kullanılabilecek ilaçlar (nefesle alınan kortizonlar ve nefes açıcılar) belirlenmelidir. Bu nedenle gebe veya gebelik şüphesi olan astımlı hastaların en kısa sürede astımlarını takip eden hekim ile iletişime geçmesi gerekmektedir.

Ameliyatlar ve Astım

  • Astımlı hastalar planlı ameliyatlardan 2-4 hafta önce hekimlerine başvurmalı ve ilaç dozlarında duruma göre ayarlama yapmalıdırlar.
  • Doktor gerekli gördüğü takdirde ameliyat öncesi ve sonrasında kısa süreli ek kortizon tedavisi verebilir.
  • Özellikle ilaç allerjisi olan astımlı hastaların bu konuda ameliyat yapacak ekibe (anestezi ekibi dahil) ayrıntılı bilgi vermesi gereklidir.
  • İlaç alerjisi olan astımlı hastaların gerekli durumlarda kullanabilecekleri diğer ilaçların güvenle belirlenmesi için gerektiğinde alerji kliniklerine başvurmaları önerilmektedir.